LDAP ve Active Directory (AD): Kritik Farklar ve Doğru Seçim
Hibrit BT altyapılarında kullanıcı hesaplarını, izinleri ve kimlik doğrulama süreçlerini yönetirken LDAP ve Active Directory (AD) ikilemiyle sıkça karşılaşırsınız, değil mi?
Bu iki temel teknoloji arasındaki farkları net olarak anlamamak, hem operasyonel verimsizliklere hem de ciddi güvenlik açıklarına yol açabilir. Peki, bu iki temel teknoloji arasındaki gerçek farklar neler ve hangisi sizin özel ortamınız ve güvenlik ihtiyaçlarınız için daha uygun?
Bu yazıda, bu kritik soruyu bir siber güvenlik ve PRTG uzmanı perspektifiyle yanıtlıyoruz.
Özünde LDAP (Lightweight Directory Access Protocol), bir dizin hizmetine erişmek ve sorgulamak için kullanılan açık standart bir uygulama protokolüdür. Kendisi bir dizin hizmeti değildir; OpenLDAP gibi sunucuların konuştuğu dildir. Esnekliği sayesinde Linux ve macOS gibi farklı platformlarda yaygın kullanılır, ancak güvenlik (genellikle TLS/SSL üzerinden ek katman gerektirir) ve şema yönetimi sorumluluğu tamamen size aittir.
Active Directory (AD) ise Microsoft’un sunduğu, LDAP protokolünü de kullanan ancak çok daha fazlasını içeren kapsamlı bir dizin hizmetidir. Kerberos tabanlı kimlik doğrulama, Grup İlkesi (Group Policy) yönetimi, DNS entegrasyonu, replikasyon ve Windows ekosistemiyle (Exchange, SharePoint, Azure vb.) derin entegrasyon gibi yetenekler sunar. AD, özellikle Windows ağırlıklı kurumsal ağlarda merkezi kimlik ve erişim yönetimi (IAM) için fiili standarttır ve daha bütünleşik bir güvenlik ve yönetim çerçevesi sağlar. Temel fark kapsamdadır: LDAP protokoldür, AD ise üründür.
Sonuç olarak, LDAP mı AD mi sorusunun yanıtı “hangisi daha iyi?” değil, “altyapınız ve güvenlik hedefleriniz için hangisi daha uygun?” olmalıdır. Platform bağımsız, esnek ve temel dizin erişimi yeterliyse LDAP (güvenlik katmanlarıyla birlikte) mantıklıdır. Ancak, Windows ekosistemine entegre, merkezi politika yönetimi ve gelişmiş güvenlik özellikleri (SSO gibi) gerektiren karmaşık bir ortam yönetiyorsanız, Active Directory genellikle daha doğru bir seçim olacaktır.
Hangi yolu seçerseniz seçin, kritik olan bu sistemlerin sağlığını, performansını ve güvenlik olaylarını PRTG Network Monitor gibi kapsamlı bir araçla sürekli izlemektir. Böylece olası sorunları proaktif olarak tespit edebilir, kesintileri önleyebilir ve siber güvenlik duruşunuzu güçlendirebilirsiniz.